NGK

BAMAKO Rallisi’nde 2 Türk

Yarışlar 24.03.2016 - 13:08, Güncelleme: 26.12.2020 - 17:33 3416+ kez okundu.
 

BAMAKO Rallisi’nde 2 Türk

Afrika çöllerinde Türk bayrağını dalgalandırdılar! Erhan Pişkin ve Alper Günay zoru başardı

- 2016 yılının ilk haftasında Türkiye’den yola çıkan sporcularımız, Macaristan üzerinden Afrika’ya uzanan maceralarında tüm olumsuzluklara rağmen zaferle döndüler. 400’ün üzerinde katılımcının bulunduğu Budapeşte Bamako macerasında, bitiş çizgisine ulaşanların sayısı 100 civarındaydı. - Sponsor sıkıntısına rağmen Alper Günay ve Erhan Pişkin, ilk defa katıldıkları ve Türkiye’nin Dakar’dan sonra temsil edildiği uluslar arası zorlu Bamako-Budapeşte rallisinde bayrağımızı Afrika’nın vahşi coğrafyasında dalgalandırıp gururla finale taşıdılar. Erhan Pişkin Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Alper Günay ise İzmir’de avukatlık yapıyor. Motosiklet sevdalarının sıra dışı tutkusu iki arkadaşı böyle bir maceraya atılmaya teşvik etti. Yaklaşık bir yıla yakın bir zaman süren hazırlıklarından sonra, sosyal medya ve diğer haber ortamlarında konuyu gündeme taşıdılar. Türkiye’nin bu sene Dakar’da yer almaması onları bu Afrika macerası için daha da ateşledi. Sponsor arayışlarına istedikleri oranda destek bulamasalar da bu işten geri dönmediler. Sonuç ise; zorluklarla başlayan, sıkıntılarla süren ama başarıyla sonuçlanan bir macera oldu.   Yaşadıklarını diğer motosiklet meraklılarıyla ilerleyen zamanda bir kitap haline getirip paylaşmayı düşünen sporcularımız, çıktıkları yolculuğu ve macerasıyla, zorluklarıyla şu şekilde özetlediler:   15 Ocak ile 31 Ocak 2016 tarihleri arasında bu yıl on birincisi yapılan Budapeşte - Bamako serüveni sona erdi. Bu yıl, dünyanın çeşitli ülkelerinden dört yüzün üzerinde katılımcı arasında ilk kez Türkiye’den iki katılımcı vardı (2adventureriders takımından Alper Günay ve Erhan Pişkin).   Dünyanın en büyük amatör rallisi olan Budapeşte - Bamako, aynı zamanda Afrika’daki en büyük ralli bağış organizasyonu. Buna bağlı olarak biz de topladığımız bağışları, Birleşmiş Milletler’in yanı sıra Budapeşte - Bamako organizasyonu ile çalışan African Hungarian Union’a (AHU’ya) yolladık. AHU, Afrika’da eğitime destek vermesinin dışında açlık, sıtma ve aids gibi sorun ve hastalıklar ile de mücadele ediyor.   Zorlu arazi şartları   Rallinin yarış kategorisi bulunmasına rağmen en çok başvuru touring kategorisine yapılıyor. Bizim de katıldığımız touring kategorisinde, yaklaşık 9000 km’lik güzergâh zaman zaman asfalttan, zaman zaman da araziden ve bozuk yollardan geçiyor. Bu kategorinin kolay olduğu düşünülmemeli. Çünkü bizim de girdiğimiz birçok yol çok taşlı, kumlu ya da engebeliydi. Öyle ki birçok 4x4 aracın bu yollarda süspansiyonları kırıldı. Bazıları dönmek, bazıları kırık süspansiyonla devam etmek, bazıları da onartmak zorunda kaldı.   Yolculuğun başında, 9 Ocak’ta Bodrum’dan Kos feribotuna binerek Yunanistan’a geçtik. Burada bir gece geçirip ertesi gün Yunanistan ana karasına çıktık ve oradan tekrar bir feribotla İtalya’ya geçtik. Ardından birkaç yüz km’lik bir motosiklet yolculuğu ile Cenova’ya ulaştık. Burada da bir gece konaklayıp ertesi gün Fas feribotuna bindik. Feribotta Macar ve Fransız motosikletçi arkadaşlarımız ile bir araya gelerek 48 saatlik yolculuğu birlikte yaptık.   Büyüleyici Casablanca   Feribotta geçirdiğimiz birkaç günün sonunda hareketsizlik sıkmaya başlamış ve motosiklet kullanmayı özlemiştim. Fas’a çıkınca, birkaç gün boş vaktimiz olduğu için Casablanca’ya yöneldik. Burada iki gece geçirdik ancak kenti tam anlamıyla göremedik. Hasan II Camii ve eski Casablanca sokakları başta olmak üzere kent bizi çok etkiledi. Casablanca’da yeterince vakit geçiremeden ayın 18’inde tüm katılımcıların esas buluşma noktası olan Midelt’e doğru yola çıktık. Midelt yolu Atlas Dağları’ndan geçiyor ve büyüleyici bir manzaraya sahip. Dağ geçitleri zaman zaman 2185 metreye ulaştığı için soğuk ve rüzgârlıydı. Asfalt kalitesi ise genel olarak çok iyiydi. Bu bölge fotoğraf ve video çekmek için de çok uygun.   Akşam Midelt’e ulaştık. Midelt, 1508 metre yüksekte kurulmuş küçük bir kent. Gece kaldığımız otelin kaloriferi yanmadığı için çok soğuk bir gece geçirdik. Midelt kışın -10 derecelere düşebiliyor. Ertesi sabah güzel bir kahve içip yola çıktık. Fas’ta, hayatımdaki en güzel kahveleri içtiğimi söylersem abartmış olmam. Espresso kadar sert ancak aroması çok daha güzel olan bu kahvelerin kısa sürede müptelası olduk.     Fosil yataklarında kaybolduk   Midelt’ten bir çöl kasabası olan Merzouga’ya geçtik. Midelt ile Merzouga arasındaki fosil yataklarını ararken Erhan ile birbirimizi kaybettik ve ancak Merzouga’da buluşabildik. Merzouga’da ilk önce bir kahvehanede Fas’ın güzel kahvelerinin tadını çıkardıktan sonra ucuz ve güzel bir otel bulup yerleştik.   Ertesi sabah yine Atlas Dağları’ndaki yolculuğumuz sürdü. Yükseklerde yine soğuk bir gece geçirdikten sonra coğrafya da, iklim de değişti. Atlas Okyanusu kıyılarına ulaştık, hava ısındı. Ardından Fas kontrolü altındaki Batı Sahra Çölü’ne girdik. Bu bölge, son sömürge toprağı olarak 1975 yılına kadar İspanya yönetiminde kalmış. İspanya bölgeyi terk edince burayı ele geçirebilmek için Fas ile Moritanya arasında savaş çıkmış. Ancak çok yoksul olan Moritanya savaş masraflarını karşılayamadığı için bölgeden çekilmiş ve bir grup tarafından gerilla savaşı başlatılmış. Şu anda bölgede ateşkes var. Fas bu bölgede yerleşimi ve nüfus artışını teşvik ediyor. Çölde kurulmuş kasabalardan bazıları hayalet kasaba görünümünde. Sahra’nın belki de en büyük kenti olan Laayoune, aynı zamanda buradaki son büyük yerleşim yeri. Sahra’da petrol fiyatları, devletin teşviki nedeniyle vergi indiriminden yararlanan ürünler arasında ve fiyatı yarım euroya kadar düşüyor.   Mayın tehlikesine karşı   Moritanya ile Batı Sahra arasındaki ara bölge No Man’s Land olarak biliniyor. 15 - 20 km’lik bu bölgede yol yok demek yanlış olmaz. Onun yerine yol vazifesi gören bol kumlu ve engebeli izler var. Burada izlerin dışına çıkmak etrafın mayın dolu olması nedeniyle tehlikeli. Bölge BM kontrolünde, ortalıkta hurda araçlar var ve insanlar burada hurda araç ve yedek parça ticareti yapıyor.   Bu bölgeyi geçince Moritanya sınırı başlıyor. Moritanya’da işlemler biraz uzun sürüyor. Sınırı geçtikten sonra manzara çarpıcı biçimde değişiyor ve dünyanın en yoksul ülkelerinden birinde yolculuk yaptığınızı güçlü bir şekilde htiriyor. Çölde kurulmuş çok sayıda köy barakalardan ibaret. Artık kahve içilebilecek, yolda dinlenilebilecek hiçbir yer yok. Ne bir benzin istasyonu, ne de bir ağaç gölgesi. Çöl ile başbaşayız ve önümüzde hiç durmadan kat etmemiz gereken yüzlerce km’lik uçsuz bucaksız bir yol var. Yolculuk artan sıcaklık, toz ve uzun km’ler nedeniyle büsbütün yorucu ve sıkıcı bir hale geliyor. Uyumamak için denemediğim yol kalmıyor. Moritanya’da benzin bulmak da başlı başına bir sorun. Benzinin litre fiyatı 1 euronun üzerinde. Motosikletlerimizin 23 lt’lik deposuna ve uzun menzillerine rağmen bazen 600 km boyunca hiç benzin bulamadık. Neyse ki yardımımıza Macar dostlarımız yetişti. Nouakchott’ta satın aldığımız 20 lt’lik benzin bidonunu araçlarında taşıdılar. Böylece gerektiğinde takviye yaptık. Tuaregler’in vatanı Moritanya’da aklımda kalan en belirgin şey çöl, yoksulluk, sürekli havada asılı duran ve her yere giren toz oluyor.   Kötü kokulardan çok etkilendik   Mali, Moritanya’dan daha iyi durumda olsa da aralarında büyük bir fark yok. Bu farkın en çok hissedildiği yer ise başkent Bamako. Afrika’da burnunuza her zaman iğrenç bir koku çarpar. Yol kenarlarında çürümeye bırakılan hayvan ölüleri ile yanık ot ve çöp kokusunun, lağım kokusuyla karışmasından oluşan bu koku bazen dayanılmaz hale gelebiliyor. Özellikle Moritanya’ya, Mali’ye ve Senegal’e gidenler ne demek istediğimi anlayacaklardır. Öyle ki bu kötü kokular ne kırsalda, ne de başkentte yakanızı bırakıyor. Ancak bu kokular yerli halkı rahatsız etmiyor olmalı. Kentte, bu kötü kokulara yoğun egzoz dumanı da ekleniyor. Bu yüzden motosiklet üzerindeki yerli halkın bir bölümü ya maske takıyor, ya yüzünü örtüyor ya da eliyle ağzını ve burnunu kapatmaya çalışıyor.   Sonunda Bamako’ya ulaşarak buradaki bitiş törenine katıldık. Böylece 2016 yılının Bamako serüveni sona ermişti ve biz de az sayıda insanla birlikte bitiş çizgisine ulaşmıştık (bitiş çizgisinde katılımcı sayısı çok düşmüştü). Birkaç gün Bamako’nun Türkiye Büyükelçiliği’nde kaldık. Burada başta Büyükelçi Hikmet Renan Şekeroğlu, diplomat Mert Zencir ve askeri ateşe Vahdet Çam olmak üzere herkes bizimle çok ilgilendi ve bize her konuda yardımcı oldular.   Motorları uçakla yolladık   3 Şubat’ta Senegal’in başkenti Dakar’a ulaşmak için tekrar yola çıktık. Bir gece Kayes’da geceledikten sonra ertesi gün sınırı geçtik. Uzun, tehlikeli ve zor bir yolculukla 5 Şubat sabahı saat 1.00’de Dakar’a ulaştık. Burada iki gecemizi, kendisi de bir motosiklet sürücüsü olan dostumuz Mehmet Bozdemir’in evinde geçirdik. Kalan son iş gününde motosikletlerimizi uçak kargo ile İstanbul’a yollattık, biz de 7 Ocak Pazar gecesi uçak ile Türkiye’ye döndük. Afrika her ne kadar hiçlikler kıtası olmasına rağmen bize kattıkları ve yaşattıkları asla unutamayacağımız hikâyelerle hafızalarımıza kazındı. Günlük olarak tuttuğumuz notları derleyip bir kitap yazacağız. Bu sayede Budapest Bamako Rally’e ya da bu tarz amatör bir yarışa katılanlar için rehber niteliğinde bir çalışma ortaya koymaya çalışacağız. 
Afrika çöllerinde Türk bayrağını dalgalandırdılar! Erhan Pişkin ve Alper Günay zoru başardı

- 2016 yılının ilk haftasında Türkiye’den yola çıkan sporcularımız, Macaristan üzerinden Afrika’ya uzanan maceralarında tüm olumsuzluklara rağmen zaferle döndüler. 400’ün üzerinde katılımcının bulunduğu Budapeşte Bamako macerasında, bitiş çizgisine ulaşanların sayısı 100 civarındaydı.

- Sponsor sıkıntısına rağmen Alper Günay ve Erhan Pişkin, ilk defa katıldıkları ve Türkiye’nin Dakar’dan sonra temsil edildiği uluslar arası zorlu Bamako-Budapeşte rallisinde bayrağımızı Afrika’nın vahşi coğrafyasında dalgalandırıp gururla finale taşıdılar.

Erhan Pişkin Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Alper Günay ise İzmir’de avukatlık yapıyor. Motosiklet sevdalarının sıra dışı tutkusu iki arkadaşı böyle bir maceraya atılmaya teşvik etti. Yaklaşık bir yıla yakın bir zaman süren hazırlıklarından sonra, sosyal medya ve diğer haber ortamlarında konuyu gündeme taşıdılar. Türkiye’nin bu sene Dakar’da yer almaması onları bu Afrika macerası için daha da ateşledi. Sponsor arayışlarına istedikleri oranda destek bulamasalar da bu işten geri dönmediler. Sonuç ise; zorluklarla başlayan, sıkıntılarla süren ama başarıyla sonuçlanan bir macera oldu.

 

Yaşadıklarını diğer motosiklet meraklılarıyla ilerleyen zamanda bir kitap haline getirip paylaşmayı düşünen sporcularımız, çıktıkları yolculuğu ve macerasıyla, zorluklarıyla şu şekilde özetlediler:

 

15 Ocak ile 31 Ocak 2016 tarihleri arasında bu yıl on birincisi yapılan Budapeşte - Bamako serüveni sona erdi. Bu yıl, dünyanın çeşitli ülkelerinden dört yüzün üzerinde katılımcı arasında ilk kez Türkiye’den iki katılımcı vardı (2adventureriders takımından Alper Günay ve Erhan Pişkin).

 

Dünyanın en büyük amatör rallisi olan Budapeşte - Bamako, aynı zamanda Afrika’daki en büyük ralli bağış organizasyonu. Buna bağlı olarak biz de topladığımız bağışları, Birleşmiş Milletler’in yanı sıra Budapeşte - Bamako organizasyonu ile çalışan African Hungarian Union’a (AHU’ya) yolladık. AHU, Afrika’da eğitime destek vermesinin dışında açlık, sıtma ve aids gibi sorun ve hastalıklar ile de mücadele ediyor.

 

Zorlu arazi şartları

 

Rallinin yarış kategorisi bulunmasına rağmen en çok başvuru touring kategorisine yapılıyor. Bizim de katıldığımız touring kategorisinde, yaklaşık 9000 km’lik güzergâh zaman zaman asfalttan, zaman zaman da araziden ve bozuk yollardan geçiyor. Bu kategorinin kolay olduğu düşünülmemeli. Çünkü bizim de girdiğimiz birçok yol çok taşlı, kumlu ya da engebeliydi. Öyle ki birçok 4x4 aracın bu yollarda süspansiyonları kırıldı. Bazıları dönmek, bazıları kırık süspansiyonla devam etmek, bazıları da onartmak zorunda kaldı.

 

Yolculuğun başında, 9 Ocak’ta Bodrum’dan Kos feribotuna binerek Yunanistan’a geçtik. Burada bir gece geçirip ertesi gün Yunanistan ana karasına çıktık ve oradan tekrar bir feribotla İtalya’ya geçtik. Ardından birkaç yüz km’lik bir motosiklet yolculuğu ile Cenova’ya ulaştık. Burada da bir gece konaklayıp ertesi gün Fas feribotuna bindik. Feribotta Macar ve Fransız motosikletçi arkadaşlarımız ile bir araya gelerek 48 saatlik yolculuğu birlikte yaptık.

 

Büyüleyici Casablanca

 

Feribotta geçirdiğimiz birkaç günün sonunda hareketsizlik sıkmaya başlamış ve motosiklet kullanmayı özlemiştim. Fas’a çıkınca, birkaç gün boş vaktimiz olduğu için Casablanca’ya yöneldik. Burada iki gece geçirdik ancak kenti tam anlamıyla göremedik. Hasan II Camii ve eski Casablanca sokakları başta olmak üzere kent bizi çok etkiledi. Casablanca’da yeterince vakit geçiremeden ayın 18’inde tüm katılımcıların esas buluşma noktası olan Midelt’e doğru yola çıktık. Midelt yolu Atlas Dağları’ndan geçiyor ve büyüleyici bir manzaraya sahip. Dağ geçitleri zaman zaman 2185 metreye ulaştığı için soğuk ve rüzgârlıydı. Asfalt kalitesi ise genel olarak çok iyiydi. Bu bölge fotoğraf ve video çekmek için de çok uygun.

 

Akşam Midelt’e ulaştık. Midelt, 1508 metre yüksekte kurulmuş küçük bir kent. Gece kaldığımız otelin kaloriferi yanmadığı için çok soğuk bir gece geçirdik. Midelt kışın -10 derecelere düşebiliyor. Ertesi sabah güzel bir kahve içip yola çıktık. Fas’ta, hayatımdaki en güzel kahveleri içtiğimi söylersem abartmış olmam. Espresso kadar sert ancak aroması çok daha güzel olan bu kahvelerin kısa sürede müptelası olduk.  

 

Fosil yataklarında kaybolduk

 

Midelt’ten bir çöl kasabası olan Merzouga’ya geçtik. Midelt ile Merzouga arasındaki fosil yataklarını ararken Erhan ile birbirimizi kaybettik ve ancak Merzouga’da buluşabildik. Merzouga’da ilk önce bir kahvehanede Fas’ın güzel kahvelerinin tadını çıkardıktan sonra ucuz ve güzel bir otel bulup yerleştik.

 

Ertesi sabah yine Atlas Dağları’ndaki yolculuğumuz sürdü. Yükseklerde yine soğuk bir gece geçirdikten sonra coğrafya da, iklim de değişti. Atlas Okyanusu kıyılarına ulaştık, hava ısındı. Ardından Fas kontrolü altındaki Batı Sahra Çölü’ne girdik. Bu bölge, son sömürge toprağı olarak 1975 yılına kadar İspanya yönetiminde kalmış. İspanya bölgeyi terk edince burayı ele geçirebilmek için Fas ile Moritanya arasında savaş çıkmış. Ancak çok yoksul olan Moritanya savaş masraflarını karşılayamadığı için bölgeden çekilmiş ve bir grup tarafından gerilla savaşı başlatılmış. Şu anda bölgede ateşkes var. Fas bu bölgede yerleşimi ve nüfus artışını teşvik ediyor. Çölde kurulmuş kasabalardan bazıları hayalet kasaba görünümünde. Sahra’nın belki de en büyük kenti olan Laayoune, aynı zamanda buradaki son büyük yerleşim yeri. Sahra’da petrol fiyatları, devletin teşviki nedeniyle vergi indiriminden yararlanan ürünler arasında ve fiyatı yarım euroya kadar düşüyor.

 

Mayın tehlikesine karşı

 

Moritanya ile Batı Sahra arasındaki ara bölge No Man’s Land olarak biliniyor. 15 - 20 km’lik bu bölgede yol yok demek yanlış olmaz. Onun yerine yol vazifesi gören bol kumlu ve engebeli izler var. Burada izlerin dışına çıkmak etrafın mayın dolu olması nedeniyle tehlikeli. Bölge BM kontrolünde, ortalıkta hurda araçlar var ve insanlar burada hurda araç ve yedek parça ticareti yapıyor.

 

Bu bölgeyi geçince Moritanya sınırı başlıyor. Moritanya’da işlemler biraz uzun sürüyor. Sınırı geçtikten sonra manzara çarpıcı biçimde değişiyor ve dünyanın en yoksul ülkelerinden birinde yolculuk yaptığınızı güçlü bir şekilde htiriyor. Çölde kurulmuş çok sayıda köy barakalardan ibaret. Artık kahve içilebilecek, yolda dinlenilebilecek hiçbir yer yok. Ne bir benzin istasyonu, ne de bir ağaç gölgesi. Çöl ile başbaşayız ve önümüzde hiç durmadan kat etmemiz gereken yüzlerce km’lik uçsuz bucaksız bir yol var. Yolculuk artan sıcaklık, toz ve uzun km’ler nedeniyle büsbütün yorucu ve sıkıcı bir hale geliyor. Uyumamak için denemediğim yol kalmıyor. Moritanya’da benzin bulmak da başlı başına bir sorun. Benzinin litre fiyatı 1 euronun üzerinde. Motosikletlerimizin 23 lt’lik deposuna ve uzun menzillerine rağmen bazen 600 km boyunca hiç benzin bulamadık. Neyse ki yardımımıza Macar dostlarımız yetişti. Nouakchott’ta satın aldığımız 20 lt’lik benzin bidonunu araçlarında taşıdılar. Böylece gerektiğinde takviye yaptık.

Tuaregler’in vatanı Moritanya’da aklımda kalan en belirgin şey çöl, yoksulluk, sürekli havada asılı duran ve her yere giren toz oluyor.

 

Kötü kokulardan çok etkilendik

 

Mali, Moritanya’dan daha iyi durumda olsa da aralarında büyük bir fark yok. Bu farkın en çok hissedildiği yer ise başkent Bamako.

Afrika’da burnunuza her zaman iğrenç bir koku çarpar. Yol kenarlarında çürümeye bırakılan hayvan ölüleri ile yanık ot ve çöp kokusunun, lağım kokusuyla karışmasından oluşan bu koku bazen dayanılmaz hale gelebiliyor. Özellikle Moritanya’ya, Mali’ye ve Senegal’e gidenler ne demek istediğimi anlayacaklardır. Öyle ki bu kötü kokular ne kırsalda, ne de başkentte yakanızı bırakıyor. Ancak bu kokular yerli halkı rahatsız etmiyor olmalı. Kentte, bu kötü kokulara yoğun egzoz dumanı da ekleniyor. Bu yüzden motosiklet üzerindeki yerli halkın bir bölümü ya maske takıyor, ya yüzünü örtüyor ya da eliyle ağzını ve burnunu kapatmaya çalışıyor.

 

Sonunda Bamako’ya ulaşarak buradaki bitiş törenine katıldık. Böylece 2016 yılının Bamako serüveni sona ermişti ve biz de az sayıda insanla birlikte bitiş çizgisine ulaşmıştık (bitiş çizgisinde katılımcı sayısı çok düşmüştü). Birkaç gün Bamako’nun Türkiye Büyükelçiliği’nde kaldık. Burada başta Büyükelçi Hikmet Renan Şekeroğlu, diplomat Mert Zencir ve askeri ateşe Vahdet Çam olmak üzere herkes bizimle çok ilgilendi ve bize her konuda yardımcı oldular.

 

Motorları uçakla yolladık

 

3 Şubat’ta Senegal’in başkenti Dakar’a ulaşmak için tekrar yola çıktık. Bir gece Kayes’da geceledikten sonra ertesi gün sınırı geçtik. Uzun, tehlikeli ve zor bir yolculukla 5 Şubat sabahı saat 1.00’de Dakar’a ulaştık. Burada iki gecemizi, kendisi de bir motosiklet sürücüsü olan dostumuz Mehmet Bozdemir’in evinde geçirdik. Kalan son iş gününde motosikletlerimizi uçak kargo ile İstanbul’a yollattık, biz de 7 Ocak Pazar gecesi uçak ile Türkiye’ye döndük.

Afrika her ne kadar hiçlikler kıtası olmasına rağmen bize kattıkları ve yaşattıkları asla unutamayacağımız hikâyelerle hafızalarımıza kazındı. Günlük olarak tuttuğumuz notları derleyip bir kitap yazacağız. Bu sayede Budapest Bamako Rally’e ya da bu tarz amatör bir yarışa katılanlar için rehber niteliğinde bir çalışma ortaya koymaya çalışacağız. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve a2teker.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.